5 Eylül 2018 Çarşamba

İzmir'de Denize Girilecek Yerler

Birbirinden güzel yüzlerce plaja ve onlarca sahil beldesine sahip olan İzmir, bu yaz da dünya çapında bilinen kumsallarıyla ziyaretçilerini ağırlamayı bekliyor. Bizler de siz değerli okuyucularımız için İzmir’in en gözde plajlarını ve denize girilebilecek en güzel yerlerini listeledik. İsterseniz buyurun İzmir’deki en temiz, en güzel denize sahip kumsallara ve plajlara bir de beraber bakalım.




İzmir’in mavi bayrağa sahip plajlarından biri olma unvanına sahip Akvaryum Plajı, mavinin her tonunu bulabileceğiniz sulara ve tertemiz bir kumsala sahip. Fakat denize girilebilen alanların kısıtlı olması sebebiyle hafta içi yapacağınız bir gezi sizler için daha keyifli olabilir. Zira hafta sonları yer bulamama ihtimaliniz oldukça yüksek.
İşletmesinin belediye tarafından yapıldığı bu halk plajına ulaşım, yaz sezonu faaliyete giren vapurlar sayesinde sağlanıyor. Hafta sonları oldukça kalabalık olan bu plajda yer kapmak için erken saatlerde gitmenizi tavsiye ediyoruz.
Çandarlı’nın tarihi kalesinin önünde yer alan bu plaj, mavi bayraklı denizi ve plajın etrafına konumlanan birbirinden güzel kafeleri ile keyifli bir tatil sunmayı başarıyor. Denizden sıkıldığınızda kaleye yapabileceğiniz tarihi bir tur da cabası!
Hafta sonu İzmir’den fazla uzaklaşmadan gidebileceğiniz bir plaj arıyorsanız Mavi Plaj tam da size göre. Özellikle ailelerin ve gençlerin sıklıkla tercih ettiği bu plaj, ulaşımının rahatlığı sebebiyle de oldukça popüler.
Suyunun temizliği ile dikkatleri çeken Kocakarı Plajı, yine aileler ve gençler tarafından sıkça tercih edilen bir plaj. Şemsiyenizi ve sandalyenizi alarak ücretsiz bir şekilde gidebileceğiniz bu plaj, kumsal şeridinin temizliğiyle de övgüyü hak ediyor.
Deniz suyunu soğuk sevenlerdenseniz Demircili Köyü’nde yer alan Melengeç Plajı sizin için biçilmiş kaftan. Akvaryumu andıran suları ve sunduğu harikulade manzaraları sebebiyle sıkça tercih edilen bu plaj, denize girmeseniz bile kenarında oturup havanın keyfini çıkarabileceğiniz cinsten.
Küçük bir koy olarak da nitelendirebileceğimiz bu plaj ise tertemiz ve soğuk sularıyla tatilcileri cezbeden plajların başını çekiyor. Yolunuz Seferihisar’a düşerse uğramadan geçmeyin deriz.
Çeşme’nin en popüler koyu olma özelliğine sahip Aya Yorgi, tüm gün plajın keyfini çıkardıktan sonra gece hayatını da doyasıya yaşayabileceğiniz güzel bir tercih. İstanbul’un en ünlü işletmelerinden Babylon’un da burada olması, Aya Yorgi Koyu’nun popülaritesini ikiye katlıyor.
Karaburun’un en güzel koylarından biri olan Mimoza, dalgasız ve rüzgârsız bir deniz keyfi sürmek isteyenler için ideal bir tercih. Çakıl taşlarıyla kaplı olan sahili, sadeliği ve tenhalığıyla, şehrin gürültüsünden uzaklaşıp kafa dinlemek isteyenler için de bir numaralı tercih olma yolunda hızla ilerliyor.
İzmir’in en güzel koylarından biri olan Ildırı; klasik kasaba hayatını hala sürdüren, geçimini balıkçılıkla sağlayan bir yörede olduğu için en güzel balıkları da yiyebileceğiniz, kartpostalları aratmayacak kadar güzel olan gün batımı manzarasını izleyebileceğiniz harika bir yer.
Kendine özgü beyaz kayaları, mavinin her tonunu sunan denizi ve sakin ortamıyla Delikli Koy; Alaçatı’nın kalabalık ve gürültülü ortamlarına tepki niteliğinde. Herhangi bir işletmenin yer almadığı bu güzel koy, sörf okullarının ters istikametinde Port Alaçatı’ya yaklaşık 5 kilometre uzaklıkta yer alıyor.
Çadırınızı alıp gidebileceğiniz en güzel ve sakin koylardan biri olan Dolungaz Koyu, bilindik olmamasına karşın bize sorarsanız Karaburun’un en güzel koylarından biri. Turistik işletme ve tesislerin bulunmadığı bu koya gelirken ise yiyecek ve içecek ihtiyaçlarınızı önceden almanızda fayda var.


Etrafı ormanlarla çevrili olan bu koy, turkuaz rengindeki deniziyle cennetten bir parça gibi görünüyor. Altınköy Çiftlik Evleri sitesinden giriş yapabileceğiniz bu koy, genellikle site sakinleri tarafından kullanılsa da orada oturmadan da girebiliyorsunuz.

7 Ekim 2017 Cumartesi

Tokyo Cami

1917 yılında Rusya’da meydan gelen Bolşevik İhtilali’nden sonra Orta Asya ülkelerinde yaşayan Müslümanlar çeşitli işkence ve zulümlere maruz kaldılar. Hayatlarını kurtarmak için o bölgede yaşayan müslümanlar başka ülkelere göç etmeye başladılar. Bir kısmı, Orta Asya’dan Sibirya demiryolu ile Mançurya’ya gelerek yerleşmiş, bir kısmı da küçük çaplı ticaret vesilesiyle Kore ve Japonya’ya yerleşmeye başlamıştır.

Ülkelerinden kaçıp Mançurya’ya yerleşen sığınmacıların pasaportları olmadığından başka ülkelere gitmek için vize alamıyorlardı. Ancak o dönem Japon hükümetinin 1.500 Yen teminat karşılığında vize verdiğini öğrendikten sonra, 1920’li yıllarda Mançurya’ya sığınan Kazan Türkleri Japonya’ya gelmeye başladılar.

Kazan Türkleri kısa zaman içerisinde Japonya’daki hayata ayak uydurdular. Özellikle Japonya’nın iklimi onlara hoş geldi. 1922 yılında Tokyo’da meydana gelen büyük depremden sonra, Amerikan Hükümeti Tokyo’daki yabancılara yardım için ülkesine davet etmesine, hatta Yokohama Limanı’na Özel gemi göndermesine rağmen Kazan Türkleri bu daveti kabul etmediler ve Japonya’dan ayrılmayı istemediler.
Japonya’ya ilk gelen Kazan Türkleri Kobe ve Tokyo şehirlerine yerleştiler. Tokyo da ilk yerleştikleri bölge ise Okuba semtidir. Abdulhay Kurban Ali (1890-1972)’nin Japonya’ya gelmesiyle Japonya’ya gelen Kazan Türkleri daha organize olmaya başladılar ve 1922 yılında Abdulhay Kurban Ali’nin başkanlığında Mehalle-i İslamiyye adıyla bir dernek kurdular. Kazan Türklerinin T.C. vatandaşı olmasından sonra, 1953 yılında, bu derneğin adı Tokyo Türk Derneği olarak değişmiştir.


1933 yılında Abdurreşid İbrahim’in Japonya’ya gelmesi, Japonya’ya sığınan Kazan Türkleri için ikinci bir dönüm noktası olmuştur. Zira Abdurreşid İbrahim bu tarihten önce Japonya’ya yaptlığı seyahatler esnasında bir çok Japon devlet adamıyla tanışmış ve dostluk kurmuştur. Bu ilişkiler çerçevesinde, Kazan Türklerinin hayatını daha da kolaylaşmıştır. Abdurreşid İbrahim 1944 yılında Tokyo da vefat etmiş olup, Tamareien Mezarlığı’nda medfundur.
Kazan Türkleri giderek artan çocukların eğitim ihtiyacını karşılamak için 1927 yılında Japon Hükümetine okul açmak için müracaat ettiler. 

Alınan izinden sonra, Shinokubo semtinde bir bina kiralayarak 1928 yılında Mekteb-i İslamiye adıyla bir okul açtılar. Ayrıca bu binanın bir bölümünü mescid olarak da kullandılar. 1931 yılında Tomigaya semtinde bir bina alınarak okul binası buraya taşındı. Mektebi İslamiye’de öğrenciler Türk ve Tatar hocalardan Türkçe, Tatarca, İngilizce ve Rusça öğreniyorlar, ilkokul müfredatındaki bütün dersleri de Japonca okuyorlardı. Okulda, milli ve manevi duyguların çocuklara aktarılması için çeşitli aktiviteler düzenliyorlardı. Tiyatro oyunları bu gaye ile gerçekleştirilen faaliyetlerin bir çeşidi idi.
Daha sonra birkaç Japon şirketlerinin yardımı ile Shibuya semtindeki bir arazi satın alındı ve bu araziye 1935 yılında okul binası yapılarak, okul Tomigaya’dan buraya taşındı. 1938 yılında ise okulun yanındaki arazi üzerine Tokyo Camii inşa edildi.

1933 yılında Abdurreşid İbrahim’in Japonya’ya gelmesi, Japonya’ya sığınan Kazan Türkleri için ikinci bir dönüm noktası olmuştur. Zira Abdurreşid İbrahim bu tarihten önce Japonya’ya yaptlığı seyahatler esnasında bir çok Japon devlet adamıyla tanışmış ve dostluk kurmuştur.

Bu ilişkiler çerçevesinde, Kazan Türklerinin hayatını daha da kolaylaşmıştır. Abdurreşid İbrahim 1944 yılında Tokyo da vefat etmiş olup, Tamareien Mezarlığı’nda medfundur.

Kazan Türkleri giderek artan çocukların eğitim ihtiyacını karşılamak için 1927 yılında Japon Hükümetine okul açmak için müracaat ettiler. Alınan izinden sonra, Shinokubo semtinde bir bina kiralayarak 1928 yılında Mekteb-i İslamiye adıyla bir okul açtılar.

Ayrıca bu binanın bir bölümünü mescid olarak da kullandılar. 1931 yılında Tomigaya semtinde bir bina alınarak okul binası buraya taşındı. Mektebi İslamiye’de öğrenciler Türk ve Tatar hocalardan Türkçe, Tatarca, İngilizce ve Rusça öğreniyorlar, ilkokul müfredatındaki bütün dersleri de Japonca okuyorlardı. Okulda, milli ve manevi duyguların çocuklara aktarılması için çeşitli aktiviteler düzenliyorlardı. Tiyatro oyunları bu gaye ile gerçekleştirilen faaliyetlerin bir çeşidi idi.


Daha sonra birkaç Japon şirketlerinin yardımı ile Shibuya semtindeki bir arazi satın alındı ve bu araziye 1935 yılında okul binası yapılarak, okul Tomigaya’dan buraya taşındı. 1938 yılında ise okulun yanındaki arazi üzerine Tokyo Camii inşa edildi.

1.    Arsa mülkiyetinin T.C. Devleti’ne geçmesinin ardından 1997 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı’nda bir çalışma başlatılarak Tokyo Cami Vakfı kurulmuştur. Vakıf Kurucuları arasında dönemin Diyanet İşleri Başkanı M. Nuri Yılmaz, Diyanet İşleri Bşk. Yrd. Sami Uslu, Diyanet İşleri Başkanlığı Emekli 1. Hukuk Müşavirleri Ahmet Uzunoğlu ile Şemsettin Yazırlı yer almıştır. 12 Nisan 1996 tarihinde temeli atılan caminin, 30 Haziran 1998 tarihinde inşaasına başlanmış ve  cami 30 Haziran 2000 tarihinde ibadete açılmıştır.Cami açılışını Devlet Bakanı Fikret Ünlü, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz ve Tokyo Büyükelçisi Yaman Başkut yapmıştır.

Açılışa Japon hükümet temsilcisi, Shibuya Belediye Başkanı, İslam Ülkeleri Büyükelçileri,
Türk ve Japon basın mensupları, Japonya’da İslami faaliyet gösteren dernek
temsilcilerive büyük bir cemmat topluluğu katılmıştır.

Maddi-manevi pek çok zorluğun üstesinden gelip Tokyo Camii’nin yeniden vücut
bulmasında emeği geçen tüm şahısları şükranla anıyor, ahirete irtihal edenlere rahmet
diliyoruz.


1.    Abdulhay Kurban Ali Tokyo camii’nin ilk imamı’dir.
2.    Abdurreşit İbrahim (1938 ila 1343 yılları arası)
3.    Türkistanlı Emin İslami (1943 ila 1950 yılları arası)
4.    Şerifullah Miftahuddin (1950 ila 1969 yılları arası)
5.    Aynan Safa (1969 ila 1983 yılları arası)

6.    Hüseyin Baş (1979 ila 1983 yılları arası)

3 Ekim 2017 Salı

Moskova'nın En Güzel Gece Kulüpleri

Yurt dışındaki en canlı gece hayatının sürdüğü şehirlerden biri olan Moskova’da eğlence, sabahın ilk saatlerine kadar sürüyor. Hal böyle olunca şehirde en ilgi çekici mekanlarda gece kulüpleri oluyor. Moskova ziyaretinizde uğrayabileceğiniz gece kulüplerini sizin için derledik. İşte Moskova’nın en güzel gece kulüpleri! 
Krysha Mira

Moskova’nın en lüks ve popüler kulüplerinden biri olan Krysha Mira, eski bir sanayi yapısının çatı katında yer alıyor. Özel parti ve performans gecelerinin düzenlendiği kulüpte Moskova’nın ünlü Dj’leri sahne alıyor. Kutuzovskiy Caddesi’nde bulunan gece kulübünün terasından şehrin eşsiz manzarası seyredebilir, dansçıların performanslarını izleyerek hoşça vakit geçirebilirsiniz. Gece yarısı saat 03.00’dan sonra hareketlenen mekana gitmek için en ideal zaman ise gece yarısı. İçeri girerken face control yapılıyor.

CLUB GARAGE

1998 yılından beri faaliyet gösteren Club Garage, Moskova’nın en eski ve popüler kulüplerinden biri. Haftanın yedi günü açık olan kulüpte Çarşamba ve Pazar günleri R’nB, Cuma ve Cumartesi günleri ise after party geceleri düzenleniyor. Daha çok genç Rusların uğrak yeri olan mekanda face controlun sıkı yapılmaması mekanın popülaritesini arttırmıştır. Polyanka Caddesi’nde bulunan kulüpte ziyaretçileri, VIP odaları, karaoke, dans sahnesi ve oyun masaları ile sınırsız eğlence bekliyor.

Icon

Moskova’nın en büyük gece kulüplerinden olan Icon, 4500m2’lik alanda 3 ana işlevsel bölümü ile hizmet veriyor. Dekorasyonuyla ünlü, 2500 kişi kapasiteli lüks mekanda her bölümün kendine ait konsepti ve müzik tarzı var. Gece 22.00’da açılan mekan, sabahın ilk ışıklarına kadar sınırsız eğlence imkanı sunuyor. Kulübün ünlenmesinde dekorasyonun yanı sıra canlı sahne performansları ve sosyal partiler de oldukça etkili. Bolotnaya Embankment adresinde bulunan kulübe kadınlar ücretsiz giriş yapabilirken erkekler giriş için ücret ödemek zorunda.

soho rooms moskova

Nehrin kenarında eşsiz manzarası ile Soho Rooms, Moskova’nın en lüks gece kulübüdür. Seçkin iş adamları ve ünlülerin tercih ettiği mekan, diğer mekanlara göre oldukça pahalıdır. Kulüp, diningroom, discoroom, barroom ve poolterrace adlı dört bölümden oluşmaktadır. Eğlencenin yanı sıra yemekleri ile ünlü kulüp, dekorasyonunun benzersizliği ve etkileyiciliği ile de sizi etkisi altına alıyor. Seçkin kulüpler arasında yer almasının bir diğer nedeni ise kulüpte ortalama kalitenin üstünde müzik yapılması ve yazları terasta yapılan havuz partileri. Savvinskaya Naberezjnaya adresinde bulunan mekana girişte face control sıkı bir şekilde yapılıyor.

pacha club

Dünya üzerinde 25 şubesi bulunan Pacha Club Moscow, farklı atmosferi ve kaliteli müziği ile ön plana çıkıyor. Moskova’nın popüler kulüplerinden biri olan mekan her hafta sonu düzenlenen partileriyle ve hafta içi eşsiz dans gösterileriyle müşterilerine sınırsız eğlence garantisi sunuyor. Nikolskaya Caddesi’nde bulunan kulübe girişte face control yapılıyor. 

club propaganda

Fabrique
Moskova’nın en pahalı ve favori kulüplerinden olan Fabrique hem restoran hem de gece kulübü olarak tasarlanmıştır. Kaliteli mobilyaları, ileri teknoloji ile dizayn edilmiş iç mimarisi ile dikkat çeken mekan, 1500 kişiye hizmet vermektedir.  Gece 01.00’dan sonra hareketlenen mekanda, dilerseniz akşam yemeğinizden sonra eğlencenize devam edebilirsiniz.  Kızıl Meydan’da, Kosmodamianskaya Caddesi’nde bulunan kulüpte face control ise orta seviyede yapılıyor.

Fabrique

Hedef kitlesi oldukça genç olan Propaganda, şehrin en popüler ve en geç kapanan mekanlarından biri. Gündüzleri yemek servisinin yapıldığı geceleri ise dünyaca ünlü Dj’lerin performanslarını sergiledikleri mekan, neredeyse günün her saati kalabalık. Genellikle Avrupalıların ve öğrencilerin takıldığı kulüpte fiyatlar diğer kulüplere oranla oldukça uygun. Zlatoustinskiy Bolshoy 7 adresinde bulunan mekanda, kaliteli müzik eşliğinde eğlenceli vakit geçirebilirsiniz.

14 Eylül 2017 Perşembe

Türkiye’nin Tarihi Bir Cennet Olduğuna 18 Kanıt

Dört bir köşesi tarihi cennet olan öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, bazı yerleri görünce insanın tüyleri gerçekten diken diken oluyor. Bunun için 18 farklı kanıtı size derledik. İnceleyince sizin de tüyleriniz diken diken olacak!
didim
Eski adıyla Didima’daki Apollon Tapınağı önemini gösterircesine devasa bir tapınak ve o kadar büyük ki, zamanında üstü açık olarak tasarlanmış.
troy
Truva Atı, dünyadaki en ünlü arkeolojik kentlerden birisi. Helenistik dönemde İlion olarak adı geçen efsanevi yerleşim; Çanakkale Biga yarımadası Hisarlık mevkinde, 1870’lerde Alman arkeolog Heinrich Schliemann tarafından keşfedildi.
ani
Ani Harabeleri, MÖ 350-300 yılından itibaren yerleşim yeri olarak kullanılıyor. 24 farklı uygarlık burada hüküm sürüyor. Ani, Hristiyan Ermeni inanışınca kutsal sayılıyor. Şehirde, Selçuklu eserleri ile kiliseler yan yana hatta iç içe duruyor. Adını İran, Eti ve Roma tanrılarından aldığı söyleniyor.
zeugma
Zeugma Mozaik Müzesi, 1700 metrekarelik mozaik ile dünyanın en büyük mozaik müzesi olma özelliğini taşıyor. Zeugma’daki mozaikler on üç renk armonisinden oluşuyor ayrıca dünyaca ünlü “Çingene Kız” mozaiği bu müzede sergileniyor.
magra
Tokat ilimizin Pazar ilçesinde dünyanın en büyük ve en görkemli mağaralarından biri olan Ballıca Mağarası henüz keşfedilmemiş ve ziyarete açılmayan bölümleri olsa da,  680 metre uzunluğunda 8 salona sahip. Yaşının 3,4 milyon yıl olduğu tahmin edilen mağara içerisinde bulunan oksijen miktarının dışarıya göre dört kat fazla olması nefes almayı kolaylaştırdığı için astım hastalığına da iyi geliyor.
kapi
Hadrianus Kapısı, diğer adıyla Üç Kapılar, Antalya Kaleiçi’nde kenti çevreleyen sur üzerindeki anıtsal kapılardan biri. MS 130 yılında Roma imparatoru Hadrianus’un Antalya’yı ziyareti sırasında, ona hitaben yapılıyor.
kizkalesi
Mersin’in Erdemli ilçesine 23 km mesafede bulunan Kızkalesi’nin tarihi ismi Korykos. Kızkalesi tarih içinde; Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Ermeniler, Fransızlar, (Kıbrıs Krallığı), Karamanlılar ve Osmanlıların hâkimiyetinde kalmış önemli bir yerleşim bölgesi.
cumalikizik
Cumalıkızık, Bursa’nın Yıldırım ilçesine bağlı bir mahalle. Bu mahalle, bildiğimiz mahallelerden çok farklı olarak; 2014 yılında UNESCO Dünya Mirasları arasına girmiş bir mahalle. Evler 700 yıllık Osmanlı mimari örneklerini hâlâ canlı vaziyette bizlere sunuyor.
myra
Noel Baba olarak hepimizin tanıdığı Aziz Nikolas ülkemizin Akdeniz kıyılarında önemli bir Lykia kenti olan Patara’da doğdu ve Myra’da yaşayıp gömüldü. Noel Baba Kilisesi, Myra Antik Kenti’nde, antik kent ise Demre’de bulunuyor.
ishak
İshak Paşa Sarayı’nın en önemli özelliği dünyanın ilk kalorifer tesisatı döşenen saray olması. O günün imkânları düşünüldüğünde sarayın ne kadar büyük emek ve işçilikle yapıldığı görülüyor.
mardin
Mardin; mimari, etnografik, arkeolojik, tarihi ve görsel değerleri ile zamanın durduğu izlenimini veren Güneydoğu’nun şiirsel kentlerinden biri. Kültür yolculuğu yapmak için Mardin’i yaşamak; sokaklarında gezmek gerekiyor.
midas
Midas Anıtı (Yazılıkaya), öyle görkemli ki bakarken şaşkınlığınızı gizlemeniz imkânsız.  Anıt, 17 metre yüksekliğinde. MÖ. 600’lerde yapılan anıt bölgeye Midas Şehri ismini de veriyor.
uzunkopru - Kopya
Eski adıyla Ergene; şimdiki adıyla Edirne’deki Uzunköprü; 1392 metre uzunluğuyla, 6.80 metre genişliğiyle ve sahip olduğu 174 kemeriyle birlikte; Edirnemizin en güzel yerlerinden birinde konumlanıyor.
efes
Efes Antik Kenti’nde iki ya da üç katlı; duvarları ve yerleri mozaiklerle kaplı; dört köşe üstü açık bir avluyu çevreleyen odaları gezerken, antik dönem insanlarının ne kadar zevk sahibi olduklarını ve yaşamın tadını çıkarmak için elinden geleni ardına koymadıklarını görebilirsiniz.
tursab-gobeklitepe
Harran Ovası’nın göbeği Göbeklitepe, tüm dünyada bilinen en eski tapınak.
sümela
Sümela Manastırı’nda  Trabzon Maçka’da kuş uçmaz kervan geçmez bir dağın dik yamacını tırmanırken yüzyıllar boyu Tanrı’ya hizmet etmek üzere yüzlerce, binlerce keşişin ömür boyu meydan okudukları çetin doğayı soluyabilirsiniz.
safranbolu
Safranbolu’yu ülkemizde ve dünyada ön plana çıkartan en önemli unsur tabii ki geleneksel Türk mimarisi tarzındaki evleri!
catalhoyuk
Çatalhöyük Neolitik Kenti; insanlığın gelişiminde önemli bir evre olan yerleşik toplumsal hayata geçişle birlikte; tarımın başlangıcı ve avcılık gibi önemli sosyal değişim ve gelişmelere tanıklık ediyor.

12 Eylül 2017 Salı

BUDAPEŞTE HAKKINDA BİLMEK İSTEDİKLERİNİZ

Macaristan’ın başkenti Budapeşte hakkında bilgi toplamaya çalışıyorsanız bloğumda yer alan Budapeşte yazılarını okumanızı öneririm. Çok karışık bir şehir olmasa da bu şehir bilmeden gitmek bir miktar karmaşaya neden olabilir. Öncelikle Budapeşte’nin çok büyük bir şehir olmadığını bilmenizde fayda var. Uzun bir tatil için çok da tercih edilecek bir şehir olduğunu düşünmüyorum. Ancak görülmesi gereken bambaşka ve oldukça keyifli bir şehir.


Gelelim Budapeştede yapılacaklara. Bu şehir küçük olmasına rağmen yapacak bir çok şey bulabiliyorsunuz. Ben Budapeşte seyahatimi yakınında yer alan şehirlerle birleştirerek yaptım. Tahmin edeceğiniz gibi Viyana, Prag ve Budapeşte şeklinde. Ekstradan bir de Almanya’nın güzel şehri Dresden’i de ekledim gezi turuma. Almanya’yı hiç sevmememe rağmen Dresden’i oldukça beğendiğimi söylemek isteriz

Gelelim Budapeşte gezisine. Diğer bir çok Avrupa şehrinden sonra aslında Budapeşte ilk gördüğümde biraz silik göründü gözüme. Ama zaman geçtikçe sevdim ve beğendim. Şehir tarihi güzelliklerinin yanı sıra lezzetleri ve gece hayatı ile de sizi tatmin ediyor. Budapeşte tatili planlıyorsanız öncelikle tarihi ve gezilecek yerlerini gitmeden bir planlayın ve sonrası ile buraları gezin.

Şehir sadece tarihi yapıları ile öne çıkmıyor eğlenceli bir hayatı da var. Özellikle gece hayatı oldukça renkli diyebilirim. Gece yorulmaz ve dışarı çıkmayı planlarsanız gidebileceğiniz güzel barlar bulabilirsiniz. Bu arada Budapeşte seyahatim boyunca en keyif aldığım aktivitelerden biri Tuna nehri gezisi oldu. İnanılmaz keyifli ve seyir dolu bir gezi. Muhakkak yapın derim. Ama bu geziyi özellikle hava karardıktan sonra yapmanızı öneriyorum. Çünkü nehir kenarında yer alan binaların ışıklandırması çok özel şekilde ayarlanmış ve inanılmaz güzel görünüyor. Sıradan ışıklandırmalar hayal etmeyin. Özel olarak nehir gezisi yapan insanların görsel anlamda tatminkarlığı düşünülerek yapılmış tüm ışıklandırmalar. Keşke ülkemizde de aynı olabilse. Nehir geziniz boyunca çok güzel fotoğraflar çekme şansı yakalayacaksınız.
Budapeşte’ye ne zaman gidilmeli?

Orta avrupa özellikle kış aylarında gidilecek bir yer değil bana göre. Eğer soğuk havayı sevmeyenlerdenseniz kış aylarında anormal soğuğu olan Budapeşte’ye kesinlikle yaz aylarında gitmenizi öneririm.

Budapeşteye ulaşım


İstanbul’dan Budapeşte’ye direkt uçuşlar gerçekleşiyor. Aramızdaki  saat farkı ise Macaristan bizden 1 saat geri. İstanbul Budapeşte arası uçakla 1 saat 30 dakika. Budapeşte’den otobüslerle, trenle ya da araba kiralayarak komşu ülkelere gidebilirsiniz. Viyana ve Prag gibi.